Kasten Yaralama Suçu ve Cezası
Kasten Yaralama Suçu; TCK’nın ‘‘Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar’’ kısmında 86. ve 87. Maddesiyle düzenlenmiştir.
TCK 86. Madde;
(1)Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.
Kasten Yaralama Suçunun Nitelikli Halleri;
(3) Kasten yaralama suçunun;
a)Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı
b)Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c)Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d)Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e)Silahla,
f)Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.
Kasten Yaralama Suçu; serbest ve seçimlik hareketli bir suçtur. Bu sebeple; kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her türlü eylem ve davranış ile gerçekleştirilebilir.
Kasten Yaralama Suçunun manevi unsuru kasttır. Doğrudan Kast ve Olası Kast ile işlenmesi mümkündür. Doğrudan kast; failin, suç eylemini bilerek ve isteyerek yapmasıdır. Olası kast ise; fail tarafından neticenin ön görülmesine rağmen eylemin umursanmadan icra edilmesidir.
Suçun oluşumu ve ceza miktarı; eylem sonrasında oluşan netice, suçun oluş şekli, fail ve mağdurun kim olduğu hususlarına göre değişmektedir.
Kasten Yaralama Suçunun şikâyete tabi olduğu tek durum; TCK 86/2 Maddesinde belirtilen eylem sonucu mağdurda oluşan fiziki zararın BTM (Basit Tıbbi Müdahale) ile giderilebilecek derecede olması halidir. Bu durumda; mağdurun şikâyet süresi 6 ay olup bu süre içerisinde şikâyette bulunmaması halinde daha sonra şikâyette bulunamayacak, 6 aylık süre içerisinde şikâyette bulunup da daha sonra şikâyetten vazgeçmesi halinde soruşturma aşamasında kovuşturma yapılmasına yer olmadığı (takipsizlik), kovuşturma aşamasında davanın düşmesi kararı verilecektir.
Kasten Yaralama Suçunun ceza miktarı; illiyet bağının bulunduğu eylem sonucu mağdurda oluşan fiziki zararına göre değişmektedir. Bu durum; TCK’nın ‘‘Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama’’ başlıklı 87. Maddesiyle düzenlenmiştir.
Cezanın Artırılmasını Gerektiren Haller;
TCK 87. Madde;
(1)Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3)Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan on iki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Kasten Yaralama Suçunun teşebbüs halinde kalması mümkündür.
Suça teşebbüs; failin suç işlemeye karar vererek icrai hareketlerine başladıktan sonra elinde olmayan sebeplerle yani iradesi dışında suç eylemini sonuçlandıramaması anlamına gelmektedir. Bu durumda; TCK 35/2 Maddesinde belirtilen oranlarda hükmedilecek ceza miktarında indirim yapılacaktır. Kasten Yaralama Suçunun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür. Failin mağdura elinde bulunan cisim ile vurmak istemesi karşısında mağdurun kaçması veya 3. Kişi tarafından elindeki cismin tutulması, failin elindeki silah ile mağduru vurmak isterken polisi görmesi sebebiyle kaçması, mağdurun fiziki zarara uğramaması kasten yaralama suçuna teşebbüse örnek olarak gösterebiliriz. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7545E. 2022/8667K. Sayılı 08.11.2022 tarihli kararında; Sanık savunması, mağdurun adli raporuna göre vücudunda darp ve cebir izinin olmaması, tanık ….. ‘ın aşamalardaki tanık …..’ın hazırlık aşamasındaki beyanları ve mağdurun yargılama aşamasındaki anlatımı birlikte değerlendirildiğinde sanığın eyleminin teşebbüse aşamasında kalmasına rağmen sanık hakkında tamamlanmış suç hükümlerine göre ceza tayini BOZMA NEDENİDİR.’’ hükmünde bulunmuştur.
Teşebbüs aşamasında kalan kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için;
- Failin, mağduru kasten yaralamaya yönelik iradesinin olması
- Failin, mağduru kasten yaralamak amacıyla harekete geçmesi
- Failin eyleminin kasten yaralama sonucuna uygun olması
- Failin kasten yaralamaya yönelik eylemini kendisinden kaynaklanmayan iradesi dışında sebeplerle tamamlayamamış olması gerekmektedir.
Kasten Yaralama Suçunun İhmali Davranışla İşlenmesi
Bu halde; verilecek cezadan 2/3 oranına kadar indirim yapılabilecektir. Bu husus; TCK 88. maddesiyle belirtilmişse de kanun maddesinde kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullara atıf yapıldığından kasten öldürmenin hükümleri de esas alınacaktır.
İhmali davranıştan belirtilmek istenen; kişinin yapması gerektiği bir eylemi yapmaması ve bu sebeple de mağdurun yaralanmasına neden olunmasıdır. Hemşirenin tedavisi kapsamında yapması gerekenleri zamanında yapmamasıyla hastanın sağlığının bozulması, annenin akıl melaikeleri olmayan küçük çocuğunu önlemleri olmayan balkonda yalnız bırakarak düşmesine sebep olması, trafik kazası sebebiyle acile getirilen hastaya tedavisi yönünde hiçbir şeyin yapılmaması, bir kişinin kış mevsiminde ıssız bir yere götürülerek bırakılması ve kişinin bu sebeple üşüyerek bedensel acı ve zarar görmesi gibi olaylar ihmali davranışlarla kasten yaralama suçuna örnek olarak gösterilebilir.
İhmali Davranışlarla kasten yaralamanın suçu oluşabilmesi için;
- Failin yapması gereken eylemi yapmaması (İhmali Davranış)
- Failin ihmal ettiği eylem sebebiyle neticesinde mağdurun yaralanması (Netice Gerçekleşmesi-İlliyet Bağı)
- Failin ihmal ettiği eylemde kasıtlı olması gerekmektedir. (Kasten Eylem)
Kasten Yaralama Suçunda hukuka uygunluk ve ceza indirimi gerektiren durumlar
Kasten Yaralama Suçunda; suçu kaldıran ve cezayı düşüren nedenler bulunmaktadır. Meşru Müdafaa, Hakkın Kullanılması, Görevin İfası, Spor Müsabakalarında Kurallar İçerisinde Oluşan Yaralanmalar hukuka aykırılığı kaldıran nedenler arasında gösterilebilir.
Cezayı düşüren neden olarak TCK 29. Maddesinde belirtilen haksız tahrik durumu gösterilebilir. Fail, mağdurun haksız tahrikine karşı kasten yaralama suçunu işlemiş ise verilecek cezadan dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılabilir. Mahkemece hükmedilecek indirim oranı haksız tahrikin ağırlığı ve şiddetine göre belirlenecektir.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için haksız tahrik şartlarının oluşması gerekmektedir. Bu sebeple; öncelikle ortada haksız bir eylemin olması ve failin haksız eyleme karşı yaşadığı hiddet ve şiddetli elem duygusu içerisinde suç eylemini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Fail tarafından gerçekleştirilen suç eylemi; bu haksız eylemi gerçekleştiren kişiye karşı yapılması gerekmektedir.
Bu kapsamda; ilk haksız eylemin kimden geldiği önem arz etmektedir. İlk haksız eylemi gerçekleştiren kişinin haksız tahrik indirimden faydalanması mümkün değildir. Yani; failin haksız eylemine karşılık mağdurun tepkisine; fail tarafından haksız tahrik iddiasında bulunulamaz. Bu sebeple; mahkemece yapılacak yargılamada bu hususun tespit edilmesi ve buna göre karar verilmesi gerekmektedir. Yargı kararlarıyla ilk haksız eylemin kimden geldiği tespit edilememesi halinde bu durum sanık lehine düşünülmesi ve sanık lehine haksız tahrik hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. (Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi) Yargıtay (kapatılan) 3. Ceza Dairesi 2020/17050E. 2021/2363K. Sayılı kararında; ‘‘…………….kavgayı başlatan ilk haksız hareketin kim tarafından gerçekleştirildiğine dair tanıkların bilgisinin bulunmadığı, birbirini karşılıklı olarak yaralayan tarafların ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı hususunda diğerini suçlayıcı beyanları karşısında ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinde şüpheli kalan bu halin sanıklar lehine 5237 sayılı TCK'nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari seviyede uygulanması gerektirdiğinin gözetilmemesi………. BOZMAYI gerektirmiş’’ hükmünde bulunmuştur.
Kasten Yaralama Suçunda İçtima
Ceza hukukunda genel kural; failin işlediği suç kadar ceza verilmesidir. Fakat bunun istisnası; fikri içtima kuralıdır. Fikri içtima; failin bir eylemi ile birden fazla suçun oluşması halinde işlenen suçlardan en ağır olanından yani ceza miktarının en fazlası olan suçtan cezalandırılması durumudur. (TCK m.44)
Kasten Yaralama suçunda fail bir eylemi ile TCK 86/3 maddesinde belirtilen hallerin bir kısmını aynı anda oluşturabilir. Bu durumda; kanun maddesinde belirtilen artırım miktarı 1 kez uygulanacaktır. Yani; fail elindeki silah ile kardeşe karşı kasten yaralama suçunu işlemesi halinde TCK 86/3-a ve TCK 86/3-e maddesinde belirtilen halleri aynı anda ihlal etmesine rağmen cezada yarı oranda artırım sadece 1 kez uygulanacaktır.
Yine fikri içtima kuralı; kasten yaralama suçunun TCK 86 ve TCK 87 maddelerinde belirtilen hallerin aynı anda oluşması halinde de uygulanacaktır. Kamu görevlisi fail sahip olduğu nüfuzu kullanarak elindeki silah ile mağduru yaralayarak mağdurun yüzünde sabit bir iz kalmasına sebep olması halinde TCK 86/3-d-e ve TCK 87/1-c kanun maddelerini aynı anda ihlal etmişse de ceza verilirken ihlal edilen kanun maddelerinden en ağır olanı seçilecektir. İhlal edilen her kanun maddesi için ayrı ayrı ceza verilmeyecektir.
Her ne kadar yukarıda belirtilen olaylarda fikri içtima kuralı gereği en ağırı olan kanun maddesinden ceza hükmü verileceği belirtilmişse de ihlal edilen kanun maddelerin çokluğu ve sonuçlarının ağırlığı mahkemenin suçun temel ceza miktarlarından hangisinden hükmedileceğini etkileyecektir. Yani; mahkemece suçun üst sınır cezasında hükmedilmesine neden olabilecektir.
Kasten Yaralama Suçunda Fikri İçtima Kuralı Kapsamında Yargı Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/310E. 2019/62K. Sayılı kararı; ‘‘Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanık ….’ın hem ….’i hem de ……’i öldürme kastıyla hareket ederek av tüfeği ile tek atış yapması durumunda sanığın eylemi aynı neviden içtimanın düzenlendiği TCK’nın 43. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalacak ve aynı kanun maddesinin üçüncü fıkrasında belirlenen istisna nedeniyle de sanığın hem ….’i hem de ….’i öldürmeye teşebbüs suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmesi gerekecek idiyse de bir numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı şekilde gelişen olayda; sanığın sadece …’i öldürme kastıyla hareket ederek tek atış yaptığı av tüfeğinden çıkan saçma tanelerinin isabet etmesiyle yaralanan mağdur ….’a yönelik eylemini olası kastla gerçekleştirdiği kabul edildiğinden sanığın av tüfeği ile inceleme dışı davanın katılanı …’i öldürme amacıyla ona doğru bir kez ateş etme eyleminin hukuki anlamda tek fiil sayılması gerektiği ve bu suretle tek olan eylem sonunda hem ….’e karşı kasten öldürme suçuna teşebbüsün hem de katılan …’e yönelik olası kastla yaralama suçunun meydana geldiği sonucuna ulaşılmakla birlikte TCK’nın 43. Maddesinin 3. Fıkrasındaki ‘‘Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz’’ hükmü gereğince zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima kurallarının kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından uygulanmayacak olması dolayısıyla sayılan bu suçlarda, failin mağdur sayısınca ayrı ayrı cezalandırılacağına ilişkin istisnaya farklı neviden fikri içtima hükmünün düzenlendiği TCK’nın 44. Maddesinde yer verilmemiş olması, kıyas veya genişletici yorum yoluyla hakkında düzenleme olmayan ceza hukukuna ilişkin bir konuda kişi hak ve hürriyetlerinin aleyhine uygulama geliştirilemeyeceği yönündeki evrensel hukuk ilkeleri ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamaları ile birlikte değerlendirildiğinde bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 44. Maddesinin uygulanması ve buna bağlı olarak meydana gelen suçlardan en ağırı olan inceleme dışı davanın katılanın …’e yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten ceza verilmesi ile yetinilmesi gerektiği halde bunun dışında ayrıca katılan …’e yönelik olası kastla yaralama suçundan mahkumiyet hükmü kurulması isabetli değildir. Bu itibarla; Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkumiyet hükmünün sanığın katılan ..’e yönelik eylemi nedeniyle ayrıca cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle TCK’nın 44. Maddesine aykırı davranılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir’’ hükmünde bulunmuştur.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 04.11.2020 tarih 2020/1330E. 2020/2728K. Sayılı kararında;
1-Sanık …’a yüklenen katılan …’a karşı mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik incelemede; sanığın mala zarar verme eylemi ile kasten yaralama suçunu tek bir fiil ile işlediğinin ve TCK’nın 44. Maddesi uyarınca mala zarar verme suçunun fikri içtima kapsamında olduğundan ayrıca cezalandırılamayacağının Mahkemece kabul edilmesi karşısında, mala zarar verme suçundan sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği gözetilmeden kabul ile çelişki oluşturacak biçimde sanığın beraat ine karar verilmesi,
2-Sanık …. hakkında katılanlar …. ve ….’a karşı öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesine gelince; oluşa ve dosya kapsamına göre …. ile …. arasında önceden var olan husumetin etkisiyle olay gecesi taraflar arasında tartışma yaşandığı, sanık …’ın …’a ait araca zarar verdiği, ....’ın tartışmanın yaşandığı yerden aracı ile hareket ederek kendi evlerinin önüne geldiği ve araçtan indiği, bu sırada sanık …. ile aynı tarafta yer alıp birlikte hareket eden …’ın av tüfeğiyle yaklaşık 40 metre mesafeden üç el ateş ederek …’ı bacaklarından ayrıca karın ve göğüs bölgesinden cilt altına sirayet edecek şekilde yaraladıkları ….’ın ise bacaklarında ve kollarında cilt altında saçma girişine bağlı yaralanmalar oluştuğu, yaralanmalar sonucunda mağdurların yaşamlarının tehlikeye girmediği olayda; sanık …’ın olayın başlangıcından itibaren sanık …. ile eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek katılanları yaralama suçlarına iştirak ettiğinin sabit olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın katılanlar… ve ….’ı silahla kasten yaralama suçlarından mahkumiyetine hükmolunması gerektiği gözetilmeden Mahkemece sanık …’ın olay sırasında av tüfeği ile ateş ettiğinin sabit olmadığı kabul edilerek yanılgılı değerlendirme ile sanık hakkında beraat kararı verilmesi kanuna aykırı, katılanlar … ve …. vekilinin ve katılan …. vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebeplerden dolayı tebliğ namedeki düşünceye aykırı olarak bozulmasına, 04.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi, hükmü verilmiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 08.06.2021 tarih 2020/4506E. 2021/10120K. Sayılı kararında; Sanık …’in, mağdur …’ya yönelik olarak tabancayla bir el ateş etmekten ibaret eyleminin hukuki anlamda tek bir fiil olduğu, sanığın eylemi neticesinde mağdur ..’nın isabet almadığı, mağdur …’ın ise yüzünde sabit iz oluşacak şekilde yaralandığı olayda bir fiile birden fazla farklı suçun işlendiği, Ceza Genel Kurulunun 05.02.2019 tarih 2018/310E. 2019/62K., 18.10.2018 tarih 2015/158 E. 2018/444K. sayılı kararlarında da yer aldığı üzere somut olayda 5237 sayılı TCK’nın 44. Maddesinde düzenlenmiş bulunan farklı neviden fikri içtimanın şartlarının oluştuğu anlaşıldığı halde; sanıklara, mağdur …’a yönelik kasten yaralama suçuna göre daha ağır olan mağdur …’ya yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten ceza verilmesi, mağdur …’a yönelik eyleminden ise karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm kurulması yerine, yazılı biçimde TCK’nın 44. Maddesinde düzenlenen fikri içtima hükmü göz ardı edilmek suretiyle gerçek içtima kurallarına göre mağdur …’yı öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkumiyet hükmünün yanında ayrıca mağdur ….’ı kasten yaralama suçundan da hüküm kurulması… BOZMAYI gerektirmiş, hükmünde bulunulmuştur.
Eşe Karşı Kasten Yaralama ve Uzlaştırma
Kasten Yaralama Suçunun eşe karşı işlenmesi hali; TCK 86. Maddesinin 3/a maddesinde düzenlenmiş ve verilecek cezada yarı oranında artırılmasına hükmedilmiştir. Kanun maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere mağdurun, failin eşi veya boşanmış eşi olması durumu değiştirmeyecek ve her iki durumda da belirtilen kanun hükmü uygulanacaktır.
Belirttiğimiz üzere; kasten yaralama suçunun Basit Tıbbi Müdahale (BTM) derecesinde kalması halinde soruşturma 6 aylık süre içerisinde şikâyet halinde başlayacaktır. Yani; mağdur tarafından hem şikâyet edilmesi hem de bu şikâyetini 6 aylık süre içerisinde yapılması gerekecektir. Aksi halde soruşturma makamı olan savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına yani diğer bir adıyla takipsizlik kararı verilecektir. Mağdurun 6 aylık süre içerisinde şikâyeti üzerine yapılan ceza yargılaması aşamasında da mağdurun şikâyetten vazgeçmesi halinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir.
Fakat kasten yaralama suçunun BTM (Basit Tıbbi Müdahale) derecesinde eşe karşı işlenmesi halinde durum aynı olmayacaktır. Bu halde suç; 6 aylık süreye ve şikâyete tabi olmayacak, mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi halinde de soruşturma makamı tarafından soruşturmaya devam edilecek, kovuşturma aşamasında suç kamu suçu olarak değerlendirilerek suçun işlendiğine kanaat getirilmesi halinde fail eş hakkında ceza hükmü verilecektir. Mağdur olan eş veya eski eş; en az dava zamanaşımı süresi olan 8 yıl içerisinde şikâyetçi olarak failin cezalandırılmasını talep edebilecektir. Suçun haksız tahrik altında işlenmesi halinde de durum değişmeyecektir.
Devlet; toplumun ve ailenin temel taşı olan bireylerin maddi ve manevi tüm bütünlüğünü her türlü tehlikeden koruma amacı içerisinde olmalıdır. Bu kapsamda; kanun koyucu tarafından toplumun ortak sorunlarından biri olan aile içi şiddeti önlemek amacıyla gerekli tüm cezai, hukuki ve idari önlemleri almak istemekte ve aile içi şiddetin önlenmesi ve fail eşin etkin ve caydırıcı olarak cezalandırılması amaçlanmaktadır. Eşe karşı şiddete karşı daha ayrıcalıklı korunmanın tercih edildiği söylenebilir. Bu sebeple; aile içi şiddetin en yaygın hali olan Basit Tıbbi Müdahale (BTM) ile giderilebilecek derecedeki kasten yaralama suçunu; şikâyete ve şikâyet süresine tabi tutmamıştır. Şiddet mağduru eşin, diğer aile bireylerin baskısı sonucu şikâyet etme hakkı engellenebileceği gözetilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2019/11354E. 2019/20041K. Sayılı kararında; "Sanık ...'un eşi olan mağdur ...'ya karşı gerçekleştirmiş olduğu kasten yaralama eylemi nedeniyle mağdur ...'un şikâyetinden vazgeçtiğinden bahisle açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmiş ise de, TCK’nin 86/2, 86/3-a maddelerinde düzenlenen eşe karşı kasten yaralama suçunun şikâyete tabi olmadığı, bu nedenle sanık ...'un eşi olan mağdur ...'ya karşı doktor raporu ile de sabit eylemi nedeniyle cezalandırılması gerekirken, şikâyet yokluğundan yazılı şekilde davanın düşmesine karar verilmesi BOZMAYI gerektirmiştir" hükmünde bulunmuştur.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2018/9908E. 2019/2610K. Sayılı kararında; ‘‘Mağdurun olayın hemen ardından vermiş olduğu ifade, anlatımıyla uyumlu doktor raporu, sanığın olay günü meydana gelen tartışmayı kabul etmesi, oluş ve dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı eşe karşı kasten yaralama suçunun sübut bulduğu ve sanığın cezalandırılması gerektiği gözetilmeden mağdurun sanığı korumaya yönelik kovuşturma aşamasında değişen beyanlarına itibar edilerek yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi BOZMAYI gerektirmiştir.’’ hükmünde bulunmuştur.
6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 20/2 Maddesinde; ‘‘Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir.’’ hükmünde bulunulmuştur.
Anayasa Mahkemesi 11.06.2020 tarihli 2019/2 E. 2020/28K. Sayılı kararıyla; eşe veya kardeşe işlenen kasten yaralama suçunun şikâyet olmaksızın ceza davasının takip edilmesini ve eşe yönelik şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ceza davalarına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının katılabilmesini öngören kuralların Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
Bu sebeple; kadın eşe karşı şiddet eylemi sebebiyle açılan ceza davalarında; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı şiddet mağduru kadının haklarını savunmak amacıyla ceza davasına katılarak davayı takip edebilecektir. Bu sebeple; fail eş yargılama sonunda suçu işlediğine kanaat getirilmesi halinde alacağı ceza hükmü ile beraber Bakanlık lehine vekâlet ücreti ile yargılama masraflarını ödemek zorunda kalabilecektir.
Hukuk düzeni; bazı suçlarda toplumsal barışın sağlanması ve aralarında husumet olan bireylerin mahkemeler dışında sorunları barışçıl olarak kendi aralarında çözümleyebilmesini sağlayabilmesi amacıyla uzlaştırma sürecini zorunlu tutmuştur. Ayrıca; her ceza davasının belli bir maddi külfet oluşturduğu ve yargılama sürecinin uzunluğu da dikkate alındığında bireylerin kısa sürede masraf oluşturmadan husumeti çözümlediği faydalı bir süreç olduğunu belirtmek isteriz. Uzlaştırma sürecine bağlı suçlar ise; Ceza Muhakemesi Kanunu 253. Maddesinde belirtilmiştir. Eşe karşı kasten yaralama suçunun; TCK 86/3-a maddesinde belirtilen kasten yaralama suçunun nitelikli hallerinden biri olması ve belirttiğimiz kanun koyucunun amaç ve mantığı ve Yargının bu konudaki kararları dikkate alındığında; Eşe Karşı Kasten Yaralama Suçunun; Uzlaştırmaya Tabi Suçlardan olmadığını belirtmek isteriz.
Kasten yaralama suçunun eşe karşı işlenmesinin hukuki boyutu ise boşanma davasında yer alabilecektir. Eşe karşı yapılan kasten yaralama eylemi; Medeni Kanun’da sayılan boşanma sebeplerinden biri olup boşanma davasında yapılacak kusur değerlendirilmesinde fail eş aleyhine ağır kusurlu olduğuna kanaat getirilerek aleyhine manevi tazminat ile nafakaya hükmedilmesine sebep olabilecektir.
Kasten Yaralama Suçu ile Kasten Adam Öldürme Suçuna Teşebbüs Arasındaki Farklar
Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunun cezası Kasten Yaralama Suçuna göre daha ağırdır. Bu sebeple; olayın hukuki olarak doğru değerlendirmesinin yapılması büyük önem arz etmektedir. Yargıtay bu konuda ayrımın yapılabilmesi amacıyla bir takım kriterler belirlemiştir.
Kasten Yaralama Suçu ile Kasten Adam Öldürme Suçuna Teşebbüs arasında teknik olarak birçok benzerlikler olsa da bu iki suçun ayırt edilmesinde alınacak temel ölçüt; suçun manevi unsuru olan failin kast durumudur.
Bu kapsamda; fail ile mağdur arasında olay öncesinde aralarında husumet bulunup bulunmadığı, husumet var ise husumetin derinliği, yaşanan olayda kullanılan suç maddesinin elverişliliği yani mağduru öldürmeye yeterli olup olmadığı, mağdurda oluşan darbelerin vücuttaki yeri, darbe sayısı ve şiddeti, failin hedef seçme imkânının bulunup bulunmadığı, failin eylemi nasıl son vermiş olduğu (kendiliğinden veya bir engel sebebiyle), failin olay sonrasında mağdura karşı davranışları esas alınacak hususlardır.
Belirtilen bu hususlar her ne kadar yargıtay kararlarıyla belirlenen kriterler olsa da; bu kriterlerin hepsinin veya birkaçının mevcut olması halinde doğrudan öldürme kastıyla veya birkaçının eksik olması sebebiyle yaralama kastıyla hareket edildiği sonucuna varılamayacak, her olayda kendi özelinde ayrı bir değerlendirme yapılmasını gerektirecektir. Mahkemece failin icra ettiği tüm eylemler detaylı olarak esas alınarak failin hangi suça kastettiği tespit edilmesi gerekecektir. Zira bu tespit yapılamaması halinde ‘‘şüpheden sanık yararlanır’’ ilkesi gereği sanık lehine yorum yapılarak kasten adam öldürmeye teşebbüsten değil daha az cezayı gerektiren kasten yaralama suçundan ceza hükmü verilmesini gerektirecektir.
Kasten Yaralama Suçu ile Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçu arasındaki farkları belirten Yargıtay Kararları;
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/7574E. 2022/12834K. Sayılı 03.10.202 tarihli kararı; ‘‘Somut olay değerlendirildiğinde; katılanın, kardeşi …’e ait telefonu geri istemek için sanığı telefonla aradığı, telefonu istediği ve vermedikleri takdirde polisi arayacağını bildirdiği, bunun üzerine sanığın katılana nerede olduğunu sorduğu ve sanığın olay yerine öldürmeye elverişli bıçak üzerinde olduğu hâlde gittiği, katılanın hayati bölgelerine iki bıçak darbesi ile vurduğu, bu yaralanmalar neticesinde katılanın mide, barsak ve karaciğer olmak üzere çoklu iç organ yaralanması ve aort kesisi meydana gelecek şekilde yaralandığı, olay sebebiyle nabzının geçici olarak alınamadığı, hayati tehlike geçirdiği, katılanı bu şekilde yaralayan sanığın, olay yerindeki kalabalık tarafından kovalanması üzerine olay yerinden kaçtığı anlaşılmıştır. Sanığın, suçta kullandığı aletin elverişliliği, darbe sayısı, hedef alınan vücut bölgeleri ile katılanda meydana gelen yaralanmaların yeri, nitelikleri ve nicelikleri ile sanığın eylemine son verme sebebi dikkate alındığında kastının öldürmeye yönelik olduğu hususunda Mahkemece yapılan tespitte hukuka aykırılık bulunmamıştır.’’
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/1206E. 2020/31K. Sayılı kararı; ‘‘Maktulün sanığın amcası olduğu ve aralarında, dedelerinden miras kalan arsadan kaynaklı hukukî ihtilaf dışında husumet bulunmadığı, 06.11.2019 tarihinde sanığın … plaka sayılı aracıyla seyir halindeyken saat 22.40 sıralarında Ekonomini Market önünde alkollü olan maktulle karşılaştığı ve maktulü eve bırakma gayesi ile aracına aldığı, adı geçenlerin tanık ...’ın işlettiği büfeden bira aldıkları, araçla bir süre gezdikten sonra sanığın terminal arkasındaki ıssız bir alanda aracını durdurduğu, alkollü de olan sanığın bilinmeyen bir sebepten dolayı sinirlenerek yumrukla veya künt bir cisimle maktulün kafa bölgesine, yüzüne ve göğsüne birçok kez vurduğu, daha sonra yolda bulduğunu savunduğu maktulü aracı ile saat 04.40 sıralarında Karadeniz Devlet Hastanesine götürdüğü ve sağlık görevlilerinden yardım istediği, kalp damar hastalığı da bulunan 2.02 promil alkollü olup eks olarak hastaneye getirilen maktulün bütün müdahalelere rağmen künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması nedeniyle öldüğü olayda; Sanık savunması ve katılan beyanları dikkate alındığında, tarafların dedelerinden miras kalan arsadan kaynaklanan ihtilafın öldürmeyi gerektirecek derecede bir husumet boyutunda bulunmaması, bu hususun maktulün kendisiyle aynı araca binmeyi ve birlikte alkol almayı kabul ettiğine ilişkin aksi kanıtlanamayan sanık savunmasıyla örtüşmesi, künt bir cisim ve yumrukla gerçekleştirilen maktuldeki yaralanmaların baş bölgesi haricinde hafif nitelik taşıması, baş bölgesindeki yaralanmaların ise kafa kubbe ve kaide kırığına yol açmaması nedeniyle ölüm sonucunu doğuracak nitelik ve niceliğe sahip olmaması, olayın gelişimine göre hedef seçme imkânı da olduğu anlaşılan sanığın eylemine kendiliğinden son vererek tanık beyanlarına göre maktulü hastaneye götürmek suretiyle maktulü kurtarmaya yönelik çaba göstermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve usul ve kanuna uygun direnme kararına konu hükmü onanmasına karar verilmelidir"
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2016/5292E. 2018/102K. Sayılı 22.01.2018 tarihli kararı; “Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, olay günü ilk önce sanıklar … ile … arasında çıkan kavgaya tüm tarafların dahil olması ile büyüyen olayda sanıkların sopa ile maktul …’ye vurarak darp ettikleri; bir haftalık tedaviye rağmen her iki temporal bölgede, sağda 10×5 cm.’lik; solda 7×4’lik kraniektomi defekti, parietal bölgede, oksipital bölgede, sol temporal bölgede lineer kırık alanlarının neden olduğu beyin kanaması ve gelişen komplikasyonlar sonucu maktulün vefat ettiği olayda; hedef alınan bölge, maktulde meydana gelen yaralarının boyut ve derinliği, olayın gerçekleştirilme biçimi nazara alındığında sanıkların açığa çıkan kastlarının öldürmeye yönelik olduğu gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu aynı Kanunun TCK.nun 87/4. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,” hükmü ile nitelikli kasten yaralama üzerinden verilen cezanın bozulması ve faillerin kasten öldürmeden sorumlu tutulmasına karar vermiştir.’’
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/327E. 2016/451K. Sayılı kararı; ‘‘Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir. 5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır. Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Mağdur ...'in sanıklardan birisini kuzenine benzetip uzun süre sanıklara bakması nedeniyle sanıkların mağdurun yanına gidip “bize neden ters ters bakıyorsun” dedikleri, mağdurun birisine benzettiğini söylemesine rağmen aralarında tartışma çıktığı, tartışmanın kavgaya dönüştüğü, önce sanık ... ile tanık'ın, sanık ... ile mağdurun kavga ettikleri, bir süre sonra sanık ...'in tanık'tan ayrılıp, sanık ... ile kavga etmekte olan mağdurun sırtına vurduğu ve elindeki bıçağı mağdura salladığı ancak mağdurun vücuduna isabet etmediği, daha sonra ise sanık ...'un bıçak ile mağdurun sol koltuk altı bölgesine bir kez vurarak diafragma lezyonuna neden olacak şekilde yaraladığı ve bu yaralanma nedeniyle mağdurun hayati tehlike geçirdiği anlaşılan olayda; sanıklarla mağdur arasında husumet bulunmaması, olayın ani gelişmesi, hareketli kavga ortamında mağdurun hayati bölgesine bilerek ve isteyerek vurulduğuna ilişkin kesin bir belirlemenin yapılamaması, mağdurun vücudunda tek bıçak darbesinin bulunması, mağdurun bıçakla yaralanmasından sonra ciddi bir engel bulunmamasına rağmen sanıkların eylemlerini devam ettirme konusunda ısrarcı olmamaları hususları birlikte göz önüne alındığında, sanıkların eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün, sanıkların eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bozma sebebine ve tutuklu kaldıkları süreye göre sanıkların tahliyesine karar verilmelidir.’’
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 11.06.2015 tarih, 2014/3617 E. ve 2015/3821 K. sayılı kararı; “Olay tarihinde sanık … ile mağdurlar arasında araziye duvar örülmesi nedeniyle tartışma yaşandığı ve tarafların karşılıklı birbirlerine hakaret edip akabinde birbirlerini darp ettikleri, sanık …’nin üzerinde taşıdığı bıçakla mağdurlara saldırdığı, mağdur ….'ın ikisi göğüs bölgesinden ve biri uyluk, biri de sol bacak bölgesinden olmak üzere toplam dört yerinden bıçakla yaralandığı, mağdur …..’in de göğüs bölgesinden iki bıçak darbesiyle yaralandığı, mağdur …..'in sağ göğüs bölgesine aldığı darbenin kalbin perikartında ve akciğer dokuda yaralanmaya ve mağdurun hayati tehlike geçirmesine neden olduğu, sol göğüs alt bölgesindeki yaranın ise mağdurun yaşamını tehlikeye sokmadığı ancak BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte de olmadığı; mağdur ….’ın sol göğüs yarısı alt bölgesine aldığı, göğüs ve batına nafiz olup diaframda yaralanmaya neden olan darbenin mağdurun yaşamını tehlikeye soktuğu, ancak sol göğüs yarısında, sol uylukta ve sol bacaktaki yaralanmaların ise hayati tehlike oluşturmadığı ve BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte de olmadığı olayda; hedef alınan vücut bölgeleri, kullanılan aletin niteliği, darbelerin şiddeti ve meydana gelen yaralanmalara göre, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu bu nedenle kasten öldürme suçlarına teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suçların nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama suçlarından hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş olup….. ‘’ hükmünde bulunmuştur.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 04.06.2015 tarihli kararı; “Sanık …'nın mağdurlar ….. ve …'e yönelik silahla birden fazla ateş ettiği ancak mağdurların hareketli olması ve sonrasında da silahın tutukluluk yapması nedeniyle isabet kaydedemediği olayda, kullanılan silahın niteliği, atış mesafeleri ve sayısı hep birlikte değerlendirildiğinde sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve bu nedenle öldürmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde suç niteliğinde hataya düşülerek silahla tehdit suçundan hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş”…
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.06.1995 tarihli 1995/1-119E. 1995/198K. Sayılı kararı; “Sanık kendisine hiçbir şekilde karşı koymayan maktulün başına ve vücudunun muhtelif yerlerine yumrukla, elindeki tabancanın kabzasıyla birçok kere vurmuş ve bu darbeler sonucu maktul yere düştüğü halde bununla yetinmeyip vücudunun çeşitli yerlerine bu arada baş gibi hayati önemi haiz bölgeye tabanca kabzası ve tekme ile vurmaya devam etmiştir. Ancak; maktulün kendisinden geçip hareketsiz kalması üzerine eylemine son vermiştir. Darbelerin nitelik ve şiddeti ile sürekliliği ve olayın seyri göz önünde tutulduğunda, sanığın eylemini kasten adam öldürme olarak nitelendirerek uygulama yapan Yerel Mahkeme hükmünün Özel Dairece onanmasında bir isabetsizlik yoktur. YCGK’nın 12.06.1995 tarihli bu kararında; darbelerin şiddeti, sayısı ve vurulan bölgelerin niteliği dikkate alınarak kasten öldürmeden kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuka uygun olduğu belirtilmiştir. Bu açıdan darbelerin; baş, göğüs, karın, koltuk altı, boyun gibi yaşamsal bölgelere yönelik olması, failin kastının öldürmeye yönelik olduğuna mutlak anlamda kanaat getirilmesini sonuçlandırmasa da dikkate alınabilecek kriterlerden birisini oluşturmaktadır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/5876K. Sayılı kararı; ‘‘ Sanık … ile katılan …‘ün olaydan uzunca bir süre önce sanığa lakap takma meselesinden dolayı kavga ettikleri, olay tarihinde; sanığın katılanı markete girerken gördüğü, katılanın çıkışını beklediği, kendisine olaydan yaklaşık bir ay kadar önce küfür ettiğini öğrenmesi sebebiyle çıkışta katılanın marketin yan tarafındaki ara sokağa çağırdığı, burada kendisine küfür edip etmediğini sorduğu, katılanın kendisine “küfrettim, iyi yaptım” şeklinde cevaplar vermesine sinirlenen sanık …‘in, cebinden çıkardığı ve ele geçmeyen bıçağı katılana doğru sallamaya başladığı, sanığın bu eylemi neticesinde katılanın, sol ön kolundan, karın ve bel bölgesinden yaralandığı, olayın olduğu sokaktan birlikte çıktıkları, sanığın katılana “bir daha seni burda görmeyeceğim” dediği, katılanın bisikletine binerek sanığın ise yaya olarak olay yerinden uzaklaştıkları, katılanın sadece karnından aldığı bıçak darbesi nedeniyle oluşan yaralanmanın hayati tehlikeye sebep olduğu olayda; sanığın katılanı o an öldürmesine ve eylemine devam etmesine herhangi bir engel olmamasına rağmen eylemine son vermesi, sanık ile katılan arasında önceye dayalı husumetin öldürmeyi gerektirecek nitelikte olmadığı dikkate alınarak, sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşılmıştır.’’
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/9131K. Sayılı kararı; ‘‘Olay günü katılan cenaze namazı kılmakta iken sanığın, katılanın arkasından gelerek bıçakla sol omuz ve sırtının ortasından iki kez bıçakladığı, bu bıçak darbelerinin birinin öldürücü nitelikte olmasına karşın hayati önemi daha düşük olan omuz bölgesindeki yaranın öldürücü olmaması, katılanın olay yerinden kaçtığı sırada sanığın katılanı takip ettiği, sanığın mağdura sarılarak veya yere düşürerek peş peşe öldürücü darbeler yapma imkânı bulunduğu halde tek öldürücü darbeden sonra bıçak hamlelerinin şiddetini azaltması hususları birlikte değerlendirildiğinde; kastının kasten yaralama suçuna yönelik olduğu kabul edilmiştir.’’
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 21.01.2015 tarihli kararı; “Oluşa ve dosya kapsamına göre; aynı işyerinde çalışan mağdur ile sanık arasında alınan bahşişlerin paylaşımı konusunda tartışma çıktığı, mağdurun sanığın üzerine yürüdüğü esnada sanığın bıçak ile vurarak aort, mide, duedenum yaralanması ve kolon mezosu oluşmasına ve yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde mağduru yaraladığı olayda; kullanılan silahın elverişliliği, hedef alınan vücut bölgesi, darbenin şiddeti yaranın niteliği birlikte dikkate alındığında, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı halde kasten öldürme suçuna teşebbüs yerine yazılı şekilde suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek kasten yaralama suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiş olup…”
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2023/964E. 2023/4322K. Sayılı kararı; ‘‘aralarında husumet bulunan sanık ile katılan karşılaştığında çıkan tartışmada; kendilerine hakaret eden katılana sanığın niteliği belirli olmayan cisimle vurduğu, katılanın göz bölgesine aldığı darbelerle sağ orbita üst lateral duvarda hayati fonksiyonlarını 2 nci derece etkileyen kemik kırığına ve hayati tehlike geçirmesine neden olduğu, eylemin engel sebep bulunmaksızın sona erdiği anlaşılan olayda; sanık ile katılan arasındaki husumetin niteliği, olayın ani gelişmesi, engel sebep olmadığı halde sanığın eylemine devam etmemesi, katılanın yaralanmasının niteliği dikkate alındığında, sanığın kastının yaralamaya yönelik olduğunun kabulünde isabetsizlik görülmediğinden hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.’’
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 04.06.2015 tarihli kararında; “Sanık Atilla'nın mağdurlar Yadigar ve Yücel'e yönelik silahla birden fazla ateş ettiği ancak mağdurların hareketli olması ve sonrasında da silahın tutukluluk yapması nedeniyle isabet kaydedemediği olayda kullanılan silahın niteliği, atış mesafeleri ve sayısı hep birlikte değerlendirildiğinde sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve bu nedenle öldürmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde suç niteliğinde hataya düşülerek silahla tehdit suçundan hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş…’’